Nüfus yoğunluğu olarak Türkiye’nin dokuzuncu ili , Güneydoğu’nun Paris’i
olarak adlandırılan bir gastronomi şehridir Gaziantep. 6317 şehidinin kanlarıyla
sulanmış, yoklukla ve açlıkla sınanan kahraman bir halkın dillere destan Antep
savunmasıyla adını tarihe yazdırmış bir mirastır Gaziantep. Gazi Mustafa Kemal
Atatürk: ‘Ben Gazianteplileri gözlerinden nasıl öpmem ki; onlar yalnız
Gaziantep’i değil Türkiye’yi de kurtardılar’ seslenişiyle halkı övmüş; nüfus
kaydını Bey Mahallesi yaptırarak Gaziantep şehrini onurlandırmıştır.
Bir kültür mirası olan bu şehre bir gün yolunuz düşerse; şehrin merkezinde
tüm ihtişamıyla dimdik duran Antep Kalesi karşılar sizi… Kale’nin çevresinde
görkemli hanlar, kır kahveleri, hamamlar ve kebap dumanları eşliğinde gelen
mis gibi kokular sizi içine alır ve henüz sabah kahvaltınızı yapmadaysanız; farz
olan bir kesik ciğer kavurması yedikten sonra, bir ekmek iki şiş ciğer kebabı
attırabilirsiniz . Ya da katmerin eşsiz tadına bakabilirsiniz.
Sizi eski zamanlara götüren, taş kaldırımlı dar sokaklarda gezinmek
istiyorsanız Bey Mahallesine uğramalısınız. Kumda pişirilen menengiç kahvenizi
yudumlarken, tarihi evlerden gözünüzü alamayacaksınız. Sunay Akın’ nın
küratörlüğünde tarihi bir Antep evi’ ne yapılan Oyun ve Oyuncak Müzesi’ni
gezebilir ve çocukluğunuza bir göz kırpabilirsiniz.
Gastronomi şehrinde Mutfak Müzesi’ni gezmeyi atlamamalısınız. Bakır
tencerelerin ve kapların dünyasına dolaşırken; bin bir çeşit yemeklerin
görüntüsüyle ağzınızın sulanması kaçınılmaz olur.
Bakır ustaları sanatlarını icra ederken tak tak melodileriyle onları izlemek
gerçekten çok keyiflidir. Bakırcılar Çarşısı’ndan hatıra kalması için bakırdan
ayran tası ya da Türk Kahvesi seti alabilirsiniz.
Baharat çeşitlerinin kokularıyla, satıcıların ısrarlı seslenişleriyle, kutnu
kumaşının büyüleyici renkleriyle, yemenilerin farkı tarzlarıyla, asılı halde duran
kuruluk patlıcan ve biberlerin güzel görüntüsüyle, tuzlu-tuzsuz fıstık çeşitleriyle,
baklava kokan sokaklarıyla Gaziantep Çarşı’larını dolaşabilirsiniz.
Gaziantep’i türkülerle yaşamak istiyorsanız; ‘Haşıl, Bahçelerde Mor Meni ya
da Helvacı Helva dinleyebilirsiniz. İkindi sazlarına ya da meşk gecelerine denk
gelirseniz ruhunuzu şarkılarla doyurabilirsiniz.
Öğle yemeği için lahmacun ya da Antep’e özgü yuvarlama, yağlı köfte, kuru
dolma ya da ekşili ufak köfte seçebilirsiniz kısacası damak tadınıza uygun
mutlaka bir yemek bulursunuz.
Kavaklık’ ta şehir merkezinde yeşilin tonlarıyla; çiçeklerin renk cümbüşleriyle,
ikindi çayını içen teyzelerinin sohbetleriyle yürüyüş yapabilirsiniz. Bir yandan da
Antep ağzına kulak verebilirsiniz.
-Aşe gız eviriy taam
-Begghh
-Heç mi duymadınız, nişan edici evde
-Çağrırsa gederik zaar’…
Tatlıya doymak istiyorsanız; baklavadan başlayıp şöbiyet, fıstık ezmesi, havuç
dilimi, midye yiyebilirsiniz. Sadece doğanın yeşil tonları bulunmaz Gaziantep’te;
tatlı çeşitleriyle de yeşilin tonlarına doyabilirsiniz.
Dünya’nın ikinci büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyan Zeugma
Müzesini gezerken büyülü atmosferine kendinizi kaptırırsınız. Çingene Kızı
mozaiğinin gözlerine bakarken Mona Lisa tablosu tadında olduğunu anlarsınız.
Türkiye’nin en büyük Hayvanat Bahçesi’nde keyifli dakikalar geçirebilirsiniz.
Botanik Bahçesi’ne uğrayabilir; bitkilerin dünyasına dalabilirsiniz. Günün
yorgunluğunu akşam yemeğinde kebap türlerinden (patlıcan kebabı, haşhaş
kebabı, yeni dünya kebabı, sarımsak kebabı, soğan kebabı) seçim yaparken
atarsınız.
Sizi kendi içine çeken bu şehri gezerken hem tarihi doygunluk hem de
gezdiğiniz yerlerin eşsizliğiyle göz doygunluğu yaşarsınız.
Kısacası, Gaziantep anlatılmaz yaşanılır diyenlerdenim. Bir gün yol rotanızın
Gaziantep’in oluşturması dileğiyle…